Rüya ve Gerçeklik Arasında Bir Yer
İstanbul’dan yaklaşık olarak dört buçuk saatlik bir yolculuktan sonra kızıl şehir olarak da anılan Marakeş’e varabilirsiniz. Uzaktan her zaman Doğu masallarını andıran Fas, uçaktan indikten sonra kendinizi Sahra çölünün ıssızlığında ve yalnızlığı da yasabileceğiniz farklı bir şehirdir.
Bir yandan Sahra Çölünün derin ıssızlığı ve yalnızlık hissinin yanında Atlas Okyanusu’nun devasa ve hayatın zorluklarını anlatır cinsteki dalgaları da dikkatinizi ilk çekenler arasında olacaktır. Şehirde bir diğer dikkat çeken unsur ise zarif ve usulca süzülen bir kadın edasıyla uzanan hurma ağaçlarıdır. Her açıdan diğer kentlerden farkını ortaya koyan bu şehir Doğu’nun sihirli ve gizemli dünyasına açılan bir kapı hissini uyandırmasıyla ilk hissedeceklerinizdir.
Marakeş’de gün batımı gök yüzünün aldığı farklı renkler arasında gök yüzünü yırtarcasına ortaya çıkan kırmızısı şehrin bütününe hakim bir şekilde bütün binaları sarmakta ve binaların kızılını ortaya çıkarmaktadır. Fas’da kırmızı kil kullanılmaktadır ve bu kille yapılan binalar kızıl rengiyle beraber palmiyelerin yeşilliğiyle muazzam bir tezatlık sunmaktadır.
Fas’ta hemen herkes buraya özgü iç ferahlatan nene çayını yudumladıktan sonra kendinizi Fas sokaklarında faytonla gezerken bulabilirsiniz. Simsiyah tenleriyle dikkatleri üstlerine çeken yerel halk giydikleri beyaz kıyafetlerle de adeta masallar diyarında kendinizi hissetmenizi sağlamaktadır. Atların nal sesleri arasında şehri gezerken Jemaa el-Fna ismiyle bilinen "Ölü Canlar Meydanı" görmeniz gereken Marakeş’ in gecelerini renklendiren yerlerden birisidir.
Marakeş’de bir dikkat çekici özellik ise her evin etrafının yüksek duvarlarla çevrili olmasıdır. Her evin kendi gizemini merak ederken hayallere dalıp yaşanan hüzünlü anları, sevgililerin evin avlusunda koşturmalarını ve gizli buluşmalarına dair masalları duyar gibi olabilirsiniz ve bunların tek tanığı ise her avlunun ortasında mükemmel şekilde dizaynıyla da dikkat çeken küçük çeşmelerdir. Her evin kendi sırrını barındıran bu çeşmeler de masallardan çıkma sihirli birer çeşme gibi göze çarpıyor.
Ölü Canlar Meydanı’na Fransızlar “Sonsuzluk Meydanı” adını vermiş ve bu meydan UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan yerlerden birisidir. Adaleti sağlamak veya birilerini cezalandırmak için cana kıymak ve idamın yasal olduğu dönemlerde öldürülen ve asılan kişilerin ruhlarının arasında ürpermeniz çok normal. Suçlu veya suçsuz yasalarca suçlu bulunan idam edilenler ruhları anısına biraz da saygılı adımlarla bu meydan da gezerken dikkat etmeniz gereken bir diğer durumsa askıntılık ve laf atmada Türkiye’den daha beter olmaları. Gerçeklikle bir an yüzleştikten sonra meydanda hasır sepetlerin içindeki kobra yılanlarıyla yeniden hayal âlemine geri dönebilirsiniz.
Meydanda kobra yılanların dansını izlerken aynı zamanda çok ilginç uygulamalara da denk gelebilirsiniz. Anestezi olmadan diş çeken mobil bir dişçiden, amuda kalkanların çılgın sevinçleri ve birbirinden farklı yemek kokularının yayıldığı ilginç sokaklarda gezerken, rengârenk camlı fenerlerin ışıklarını görebilirisiniz. Gördüğünüz renkler bile bu şehirdeki hayatın renkleri arasında soluk kalacağının garantisini verebiliriz.
Türkiye’de olduğu gibi bu şehirde de dilenciler bulunuyor. Birkaç kuruş için peşinizden ayrılmayan kişilerden kurtulmak için verdiğiniz her bir kurul daha da peşinize düşmelerine de neden olabilir dikkat etmenizi öneririz.
Marakeş’de Bahia Sarayı’nda büyülü havasıyla dikkat çeken bir başka yer. Kral Mohammed’in cariyeleri için yaptırılan bu saray masalsı havasıyla Babil’in Asma bahçeleri kadar güzel.