Avrupa’da İçinden Hiç Çıkmak İstemeyeceğiniz Kafeler


Caffé Florian, Venedik

 

Venedik'teki Caffe Florian ilk kez 1720'de açılmış ve dünyanın değilse de İtalya'daki en eski kafelerinden biri olarak kabul ediliyor. Bugün Caffe Florian, çizgi romanlardan klasik yağlıboya tablolara kadar duvarlarını süsleyen çeşitli birçok sanat eserle ziyaretçilerini büyülüyor. Dünyaca ünlü La Bienniale de Venezia Sanat Festivali’ne de ev sahipliği yapan bu kafe, Avrupa'nın en iyi kahvelerinin tadına bakmak için mükemmel bir yer.

Cafe Central, Viyana

 

Café Central, Viyana'da 19. yüzyıl mimarisinin muhteşem bir örneğidir. Tarihi bir sarayda görkemli bir alanın içinde yer alan bu müze, 1876'da açılmasından bu yana uzun zamandan beri entelektüeller ile ilişkilendirilmiştir. Avrupa’daki birçok kafe, “Viyana kafesi” tarzı örnek alınarak tasarlanmıştır ve Café Central belki de bunların arasında en mükemmeli. Öğleden sonraları canlı klasik müzik eşliğinde konuklarını ağırlayan kafe günün her saati dolu.

Cafe Chris, Amsterdam

 

Amsterdam, “kahverengi kafeleri” ile ünlü bir şehir. Cafe Chris 1624 yılında kurulmuş ve şehrin en eski "Brown Cafe" olduğu söyleniyor. Yolunuz Amsterdam’a düşerse Cafe Chris’e uğrayıp geleneksel Hollanda biralarından mutlaka tatmanızı öneriyoruz.

Caffe Torino, Turin

 

İtalya'nın Torino şehri Avrupa da ilk açılan kafelere ev sahipliği yapmaktadır.  Caffe Torino, ilk defa 1903 senesinde İtalya’nın Torino şehrinde açıldı. Piazza San Carlo'daki diğer kahveler arasında en popüler olan Caffe Torino, zengin kadife mobilyalar, geniş ahşap ve sade şömineleriyle dikkat çekiyor. Kafe Ava Gardner, Alcide De Gaspari ve piyanist Ludovico Einaudi'nin de bulunduğu bir dizi ünlü ismi ağırladığı için de ayrı bir üne sahip.

Café New York, Budapeşte

 

Café New York, Budapeşte, çoğu Avrupa'daki en güzel kafelerden biri olarak gösterilir. 20. yüzyılın başlarındaki sanatçılar için buluşma yeri olmasıyla tanınan mekan bugün, hem yerli hem de yabancı turistlere geleneksel İtalyan yemekleri ve dünya mutfaklarından lezzetler sunan “fazlasıyla” şık bir restoran. Kafenin dekoru, daha çağdaş aksesuarlarla ve dekoratif geleneksel parçalarla birleştirilerek çok modern bir hava oluşturulmuş.

La Closerie des Lilas, Paris

 

La Closerie des Lilas, Paris'te bir hafta sonu geçirecekler için verebileceğimiz en iyi kafe tavsiyesi. Kafe, Ernest Hemingway, Henry Miller, Apollinaire, Cézanne ve Picasso gibi edebi ve sanatsal kahramanlara ev sahipliği yaptığı zengin tarihi ile tanınır.

Café Slavia, Prag

 

 

Ulusal Tiyatro binasının karşısında yer alan ünlü Grand Café Slavia, 1881'de (tiyatroyla aynı yıl) açıldı ve her daim müşterisi olan, eski başkan Václav Havel'in de aralarında bulunduğu sanatçılar ve entelektüellerin buluşma yeri haline geldi. Kafe, mülkiyet sorunları nedeniyle 1991'de kapatıldı ve 6 yıl sonra yeniden açıldı, 1930'ların Art Deco görünümünü geri kazandı. Prag Kalesi'nin güzel manzaralarını kafenin nehre bakan pencerelerinden görebilirsiniz. 19. yüzyılın sonlarına doğru açılmasından bu yana birçok sanatçı ve yazara ev sahipliği yaptığı için Prag’a gelen her turist mutlaka buraya geliyor.

Cafe Brasileira, Lizbon

 

Lizbon, tarih öncesinden bugüne kahvelerin eşsiz bir koleksiyonuna sahip olmasıyla bilinen özel bir şehir. Birçok insanın favorilerinden biri de şehrin eski mahallesindeki en eski ve en ünlü kafelerinden biri olan "The Brazilian Cafe"dir. Cafe Brasileira, zamanında dönemin en ünlü aydınları, şairleri ve yazarlarını cezbetti. Bugün ise kafe tamamen farklı bir konseptte misafirlerini ağırlıyor. Kafede sunulan yüzlerce yıl önce ilk içeceklerin servis edildiğinden beri değişmemiş, yoğun kafein içeren, enerjiyi arttıran lezzetleri mutlaka tatmalısınız.

Cafe Odeon, Zürih

 

Zürih'in en ünlü kafelerinden biri olan ve Art Deco tarzında inşa edilen Cafe Odeon, 1910 senesinden bu yana Albert Einstein, James Joyce, Lenin ve Picasso gibi bir dizi yazar, ressam ve müzisyenin gözdesi oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

KATEGORİLER