Londra'nın En Güzel Parkları


Londra’yı ziyaret ettiğiniz ilk seferde, şehrin her yerinde bulunan güzel ve geniş parkların etkisinde kalacağınızın garantisini veriyoruz. Londra gibi metropol bir şehirde, yeşil alanların önemi oldukça büyük. Daha önce Londra’yı gezmiş olanlardan Hyde Park’ta dinlendiklerini daha sonra da Green Park’ın içinden Buckingham Sarayı’nın fotoğrafını çektiklerini duyacaksınız. Ayrıca şehirde bulunan bazı parklar, ziyaretçilerine dinlenmekten çok daha fazlasını sunuyor, orası kesin. İşte Londra’nın dillerden düşmeyen parkları:


Regent’s Park 


Listemizdeki en merkezi park olan Regent’s Park, şehirdeki cazibesini ilgi çekici çeşitliliği ile yansıtıyor. Parka gittiğinizde en çok, parkın kuzey tarafında bulunan Londra Hayvanat Bahçesi’ndeki birden çok zürafa dikkatinizi çekecek. Londra’da bulunan birçok parkta olduğu gibi burada da kaz, pelikan, ördek, kuğu gibi kuş türleri bir arada yaşıyor. Ayrıca buradaki gölün etrafında küçük botlarla pedal çevirebilir, grup yürüyüşlerine katılarak keyifli vakit geçirebilirsiniz. Geceleri ise Regent’s Bar and Kitchen’ın verandasında bir kadeh bir şeyler içmeyi unutmayın.


Hampstead Heath  


Beton yapıların arasında şehrin gürültüsünden ciddi anlamda sıkıldıysanız, mutlaka Hampstead Heath’e gidin. Yabani ve engebeli olan parkta, aralarından üç tanesinin yüzmeye açık olduğu 25 tane gölet bulunuyor. Eğer hava yeterince sıcaksa kır çiçekleri arasında uyuyabilir ya da doğal havuzlara girerek serinleyebilirsiniz. Trafalgar Meydanı’na dört mil uzaklıktaki Hampstead Heath, Londra’nın en sevilen yeşil alanlarından birisi. İçerisinde kelebek evi, hayvanat bahçesi, sıçrama havuzları, sayısız spor sahası, atletizm pisti ve birçok oyun alanı barındırıyor.


Greenwich Park   


1427 yılına dayanan kraliyet parklarının en eskisi olan Greenwich Park, bitki ve meyve bahçeleriyle inanılmaz bir güzelliğe sahip. Parkı özel kılan diğer bir özelliği ise, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor olması. Dünyayı Doğu ve Batı olarak ikiye bölen Prime Meridian da bu parkın içinden geçiyor. 2. Dünya Savaşı yaşanırken parkta bulunan bazı ağaçların uçları kesildi ve bu kesilen yerleri hâlâ görmek mümkün. Bu parkta yürüyüş yaparken, İngiltere kral ve kraliçelerinin ayak izlerini takip edebilirsiniz. Çiçek, bitki ve meyve bahçelerinin arasında yürüyüşünüzü tamamladıktan sonra Pavilion Cafe’de çay molası verebilirsiniz.


Kew Gardens  


Dünyanın en eşsiz parklarından birisi olan Kew Gardens, 100 yıllık bir su bahçesine, gösterişli nilüfer ve bonsai ağaçlarına, mükemmel bir şekilde korunmuş Viktoria cam yapılarını temsil eden 14.000 botanik koleksiyonuna sahip. Burada yetişen orkideler, boyut ve renklerinden dolayı dünyanın başka yerlerinde bulunan orkidelerden farklılaşıyor. Kew Gardens’a gittiğinizde Treetop Yürüyüşü’ne katılabilir, Botanik Sanat Galerisi’ne giderek doğanın hayran bırakan güzelliğini izleyebilirsiniz. Kısa bir süre sonra da parka, çocukların tırmanış yapabileceği, bitkilerin büyülü dünyasını keşfedebileceği bir alan yapılacak.     


Victoria Park


İlk kez 1845’te ziyarete açılan ve halkın parkı olarak da bilinen Victoria Park, günümüzde Londra’nın en popüler parkı olma özelliğine sahip. Victoria Park, Londra’daki müze benzeri kraliyet parklarının aksine, aktiviteler bakımından halka açık. Parkta; bisiklet kiralayabilir, tenis kortu için rezervasyon yaptırabilir, tekne ve paten için ayırılmış alana gidebilirsiniz. Eğer isterseniz, parkta oynanan kriket maçlarını izleyebilir veya düzenlenen açık hava konserlerine katılabilirsiniz. Yıl boyunca birçok spor faaliyeti, etkinlikler ve festivaller düzenleniyor. Parkın zengin kültür ve mirasını korumak için oluşturulan Victoria Park Friends adlı grubu sosyal medyadan takip edip dilediğiniz her şeyi sorabilirsiniz.


Richmond Park     


Geniş ve ferah alanlara, çayırlara ve geyik sürülerine sahip olan Richmond Park, Londra’nın merkezine bir taş atımlık mesafede yer alıyor. Parkta nadir bulunan mantar, kuş, böcek, yarasa ve çiçek türlerini korumaya yönelik birçok çalışma yürütülüyor. 2500 dönümlük bir alanı kaplayan Richmond Park, yaban hayatı için önemli bir habitat statüsüne sahip. Burayı ziyaret ederek; Plantation ormanlık bahçelerini keşfedebilir, Pembrooke Lodge’de çay molası verebilir ve St Paul Katedrali’nin manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Ayrıca, Tamsin Yolu boyunca bisiklet sürebileceğiniz gibi, golf veya binicilik gibi farklı aktivitelere katılarak da unutulmaz bir tecrübe yaşayabilirsiniz.    

KATEGORİLER